Soğan
Yemek
işi benim işim olmaya başladığından son zamanlara kadar soğan doğramaktan hiç
hoşlanmadım. Sanırım 10 civarında doğrama makinesi eskitmişimdir. Parmak izimi
oluşturan çiziklerden, tenimin özelliğinden kaynaklı olduğunu düşündüğüm,
elimden bir türlü geçiremediğim kokusu yüzünden sevmiyordum bu işi. Eldiveni de
şimdiki kadar çok kullanmıyordum. - Şimdi de eldiveni çıkardığımda elimde kalan
kokudan hiç hoşlanmıyorum.- Bir de hep zaman sınırım oldu, devamlı bir
yarıştaymışım gibi koşturdum hayatım boyunca. Dokuz altı mesaisi, iki tane
çocuk, kalabalık bir sülale. Yemek yaparken sadece doymak, doyurmanın ötesinde
sağlıklı ve leziz, zevkle yenen yemekler yapabilmek zaman gerektirdiğinden
genellikle haftasonları uğraşabiliyordum. Soğan doğrama zaman kaybı gibi
gelirdi. Soğan neden neredeyse her yemeğe doğranıyor diye düşünmüşümdür. Ama
her yemeğe. Sağlık ve lezzet kattığından tabi ki. Araştırmak lazım bunu,
kimyasal bir açıklaması da olabilir.
Özellikle
emeklilikten sonra, yemek yapma işinin keyfine vardım. Zaman var, güzel şeyler
yaratabiliyorsun, kendini keşfediyorsun, aileni ve sevdiklerini mutlu
ediyorsun, övgüler alıyorsun. İnceliklere kafa yoruyorsun. Terapiye gitmiş gibi
hissediyorsun. Sebze için ayrı, et için ayrı, meyve için ayrı kesme tahtaları
aldım. Şimdi bana kilolarca soğan getirsinler, ince ince küp küp doğrarım.
Piyaz, brunuaz ne gerekiyorsa. Bıçağımı bileyleyip, elime kesmeyi engelleyici
pozisyonu verip Jamie gibi şak şak hızla kesebiliyorum. Ama hala şeflerin
performansına ulaşamadım soğan kesme konusunda.
Yaşlanmanın
ve yoğun sabır duygusunun etkisi olduğunu da düşünüyorum geldiğim bu noktada.
Şaşırıyorum kendimdeki bu duruma.
Yorumlar