Kayıtlar

Temmuz, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Soğan

Resim
Yemek işi benim işim olmaya başladığından son zamanlara kadar soğan doğramaktan hiç hoşlanmadım. Sanırım 10 civarında doğrama makinesi eskitmişimdir. Parmak izimi oluşturan çiziklerden, tenimin özelliğinden kaynaklı olduğunu düşündüğüm, elimden bir türlü geçiremediğim kokusu yüzünden sevmiyordum bu işi. Eldiveni de şimdiki kadar çok kullanmıyordum. - Şimdi de eldiveni çıkardığımda elimde kalan kokudan hiç hoşlanmıyorum.- Bir de hep zaman sınırım oldu, devamlı bir yarıştaymışım gibi koşturdum hayatım boyunca. Dokuz altı mesaisi, iki tane çocuk, kalabalık bir sülale. Yemek yaparken sadece doymak, doyurmanın ötesinde sağlıklı ve leziz, zevkle yenen yemekler yapabilmek zaman gerektirdiğinden genellikle haftasonları uğraşabiliyordum. Soğan doğrama zaman kaybı gibi gelirdi. Soğan neden neredeyse her yemeğe doğranıyor diye düşünmüşümdür. Ama her yemeğe. Sağlık ve lezzet kattığından tabi ki. Araştırmak lazım bunu, kimyasal bir açıklaması da olabilir. Özellikle emeklilikten sonra, yem...

Babayla tatil

Resim
Babamın ikinci dönem yaz tatili benimle birlikte geçiyor. Önce Ünye’ye gitti. Sonra bana geldi. Bugün bilgisayar açıkken yanyana oturduk, çay içiyorduk. Annemin Ordu Boztepe ile ilgili yazdığı şiiri aklına geldi, büyük bölümünü ezbere okudu, bazı dizeleri hatırlayamadı. 87 yaşında olup bu kadarını hatırlaması bile harika. Bilgisayarda annemin sesinden kayıtlı Boztepe şiiri vardı. Onu açtım. Çok sevindi. Bir de diğer şiirini açtım, doğumla ilgili olan. Dinledi iki üç kere. Biraz üzüldüğünü hissettim. Allah’tan kendisini affetmesini diledi. Hatalıydım dedi. Bu şiiri ve hikayesini blogda 2012 Ekim ayında “Bir Hikaye” başlığıyla yayınlamıştım. Babacığım bir yandan dört yıl önce vefat eden eşinin sesini duymaktan, bilgisayarın nasıl da iyi bir alet olduğundan ötürü mutlu oldu, bir yandan da üzüldü. Hiç istememiştim bunu. Şimdi “ahh yalan dünya” diye iç çekiyor. Neyse, güneş gitsin de yürüyüşe çıkalım, açılır o zaman.

Nerede kalmıştık?

Bilgisayarıma kavuştum. Nokta işareti koymak için space’e iki kez basmam yeterli olcakmış gibi bir yanılsamaya kapıldım. Word’de yazı yazmayalı çok olmuş, iphone’a alışmışım. Nokta koymak için space’e iki kez basılmasının yeterli oldugunu da geç keşfetmiştim zaten. New York yazısından sonra niyetim Washington hakkında yazmaktı. Sırf bu amaçla Dan Brown’ın ıcığıyla cıcığıyla Washington’ın her şeyini anlattığı “Kayıp Sembol” kitabını yeniden okumaya başlamıştım, doğru bilgileri doğru sıralamayla vereyim blogda diye. Araya Gezi olayları girdi. Birbuçuk aydır nasıl da gündemimizde Gezi olayları. Harika bir gelişme oldu. Bir de ölümler, yaralanmalar olmasaydı! “Kayıp Sembol”ü bir kez daha okuyup tamamlayamadım. Yeni kitabı “Cehennem”e de başlayamadım. Dan Brown’ın tur rehber kitabı gibi oluyor kitapları. Bu sefer İstanbul da tanıtılıyormuş. Bu arada başka kitaplar okudum. Şu anda Emrah Serbes okuyorum. 1981 doğumluymuş. 80 kuşağı. Gezi olayları sayesinde ne çok şey incelendi, sosy...