Nerede kalmıştık?

Bilgisayarıma kavuştum. Nokta işareti koymak için space’e iki kez basmam yeterli olcakmış gibi bir yanılsamaya kapıldım. Word’de yazı yazmayalı çok olmuş, iphone’a alışmışım. Nokta koymak için space’e iki kez basılmasının yeterli oldugunu da geç keşfetmiştim zaten.

New York yazısından sonra niyetim Washington hakkında yazmaktı. Sırf bu amaçla Dan Brown’ın ıcığıyla cıcığıyla Washington’ın her şeyini anlattığı “Kayıp Sembol” kitabını yeniden okumaya başlamıştım, doğru bilgileri doğru sıralamayla vereyim blogda diye. Araya Gezi olayları girdi. Birbuçuk aydır nasıl da gündemimizde Gezi olayları. Harika bir gelişme oldu. Bir de ölümler, yaralanmalar olmasaydı!


“Kayıp Sembol”ü bir kez daha okuyup tamamlayamadım. Yeni kitabı “Cehennem”e de başlayamadım. Dan Brown’ın tur rehber kitabı gibi oluyor kitapları. Bu sefer İstanbul da tanıtılıyormuş. Bu arada başka kitaplar okudum. Şu anda Emrah Serbes okuyorum. 1981 doğumluymuş. 80 kuşağı. Gezi olayları sayesinde ne çok şey incelendi, sosyolojik analizler yapıldı. 80’liler, 90’lılar neymiş öğrendik. Benim adıma çok yararlı oldu. Bu yeni kuşağın farklılıklarını fark ediyordum ama adını koyamıyordum. Pek çok analiz okudum. Ve de artık bu yeni kuşaktan insanlara asla ve asla bizim zamanımızda diye başlayan cümleler kurmamaya yemin ettim. Emrah Serbes’in “Erken Kaybedenler”ini büyük kızım vermişti bana. Bodrum’da deniz kenarında kahkahalarla okumuştum kitabını. Sonra yeğenim, arkadaşlarım okudular, gençler kendilerinden çok şey bulmuştur onda. Ben de buluyorum ya. Şu anda “Hikayem Paramparça”yı okuyorum. Küçük kızım satırların altını mavi fosforluyla çizerek ve notlar yazarak okumuş. Onun duygu durumuna da tanık oluyorum böylece. Okurken bende yazma isteği uyandırdı. Kitaptaki saptamalar ve yorumlar sıradışı, adam sıradışı zaten. Gezi olaylarındaki mizah anlayışına paralel düşünceler görüyorum. Seksenliler işte. Doksanlılar neler yapacak bakalım. Aferin bebeler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yine Tuba Ağacı

Tuba ağacı

Tarabya hakkında yazarken