Gürültü Patırtı
Sanırım 30 yıl kadar önce aşağıdaki yazı Cumhuriyet gazetesinde yayınlanmıştı. O zaman bilgisayar kullanmıyorduk. Özenli bir el yazısıyla kağıda geçirmiştim. Ara sıra okurdum. Çalıştığım yıllarda fotokopi çektirip arkadaşlarıma dağıtmıştım. Beni kendisine yakın bulan bir arkadaşımın fotokopiyi sadece kendisine değil, pek çok kişiye vermiş olmamdan dolayı bana bozulduğunu hatırlıyorum. Demek ki değerli bulmuştu ve başkalarıyla paylaşmamdan hoşlanmamıştı. Acaba onlarda duruyor mudur merak ediyorum.
Bu yazı milattan önce 9. yüzyılda yazılmış bir kitabeden, Xsentius Kitabesi. Yazan kişinin adı mı yoksa Antalya ve Kaş arasında kurulmuş Xsentius şehrinin adını mı taşıdığı belirsiz. Görüleceği üzere, zamansız bir hitabe. İnsanoğlunun kendine bir yaşam felsefesi geliştirme çabaları hep devam etmiş. Aslında bu kitabede yazılanlar hala geçerliliğini koruduğuna göre felsefede son nokta bana göre. O yıllardan sonra ne diye onca din arayışına girmiş ki insanoğlu diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Tabi basın yayın araçları yok, iletişim teknolojisi yok. Olsaydı uğraşmazlardı heralde yeni arayışlarla. Yazıda çok bitirici cümleler var. Şahane.
"Gürültü patırtının ortasında sükunetle yoluna koyul; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun, bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma. İçten ol. Telaşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver.
Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü, dünyada herkesin anlatmak istediği bir şey vardır. Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen. Hayattaki dayanağın odur. Seveceğin bir iş seçersen yaşamında bir an bile çalışmış olmazsın. İşini öyle sev ki, başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken, verdiklerinle de yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın.
Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma. Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz. Ve unutma ki insanların yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsalın tek bir kum taneciğinden daha fazla değildir. Aşka burun kıvırma sakın. O çöl ortasında yemyeşil bir vahadır.
Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakabileceğin en büyük miras dürüstlüktür.
Yılların geçmesine öfkelenme. Gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme. Rüzgarın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgara göre ayarla.
Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir. Ara-sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkansızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendinle barış içinde ol.
Hatırlar mısın doğduğun zamanları. Sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse. Sabırlı, şefkatli, bağışlayıcı ol. Eninde sonunda bütün servetin sensin. Görmeye çalış ki bütün pisliğine rağmen dünya, insanoğlunun biricik güzel mekanıdır."
Yorumlar
Çok güzel bir yazı :)