Michael Jackson


Haftasonu bir arkadaşımla Cirque du Soleil’in Michael Jackson The Immortal (Ölümsüz) Show’una gittik. Nutkum tutuldu desem yalan olmaz. Daha önce Cirque du Soleil’in herhangi bir gösterisini izlememiştim. Madonna da sanırım süper bir show yapmış İstanbul’da. Bu gösterilerle ilgili duyduğum, okuduğum her şeyde bir hayranlık belirtiliyordu ve biz böyle gösteriler yapamayız deniyordu.


Evet doğru yapamayız. 10-15 tırla getirdikleri malzemeler bize göre sıradışı, çok teknolojik, çok düşünülmüş, organize. Showun sanatsal yönü, içeriği, orkestra, dansçılar, kareografiler zaten tartışılmaz, insanüstü şeyler izlediğimi düşündüm. Uçan insanlar, ışıklı kıyafetler. Hayran kaldım.

Benim Michael Jackson (artık MJ diyeceğim) ile alakam çocuğumun küçükken söylediği;

Michael Jackson,
Madonna
Bir numara
Gir çuvala
Salla salla
Vur duvara

tekerlemesinden ve kızımın MJ ile Madonna’nın kardeş olduklarını zannetmesinden ibaret değildi elbette. Benim jenerasyonumda genel olarak yabancı dil eğitimi yetersiz olduğundan mı, benim ilgisizliğimden mi bilemiyorum, yabancı dilde söylenen şarkıların sözlerini anlamaya hiç uğraşmazdım. Melodileri bilir, sözleri uydururdum. “Sütü seven kamyon şoförü”nü de kim uydurmuşsa iyi uydurmuş der, gülerdik. Sadece şarkı sözleri değil, hayatın pek çok alanında sorgulama eksikliği bizim kültürümüzde ve eğitim sistemimizde var. Melodiyi seviyorsan biraz da sözlerine baksana, anlamaya çalışsana. Yurtdışında aldığım bir eğitim sırasında dünyanın değişik ülkelerinden gelmiş yaşdaşlarımın nasıl da bütün şarkıları melodileriyle, sözleriyle bildikleri ve söylediklerini görünce şaşırmıştım. O zaman en azından Beatles’ın, Abba’nın, MJ’nin şarkılarının sözlerini çalışmaya karar vermiştim. Olmadı tabi, şimdi ne biliyorsun derseniz, Beatles’ın “Yesterday”, Michael Bolton’ın “How am I supposed to live without you” şarkılarının dışında sözlerini bildiğim başka şarkı yok sanırım. Aslında ben ezbere Türkçe şiir de bilmem, uğraşmam pek. Sadece Halil Cibran’ın iş hayatımdaki ilk müdürüm tarafından İngilizce’den çevrilen versiyonu, evlilik ile ilgili;

Birbirinizi sevin ama mağlup olmayın aşka
Bilirsiniz birbirinden ayrı durur tapınağın sütunları
Birbirinin gölgesinde yeşermez
Meşe ve servi ağaçları

dörtlüğünü bilirim, bir de annemin şiirini. Ama Türkçe şarkıların sözlerini gayet iyi biliyorum, çoğumuz biliyoruzdur. Ana dilimizde devamlı dinlediğimiz ve kolayca anladığımız sözler beynimize kazınıyor demek ki.

Hal böyle olunca MJ the Immortal showunu seyrederken tahminimce orada bulunan birçok kişiden farklı olarak kendimi, bütün melodileri bilip de sözlerini bilmediğim o güzelim şarkıların anlamlarına paralel tiyatral gösteriyi aval aval seyrederken buldum. Şaşaalı gösteride orkestra harika çalıyor ve söylüyordu, onların dışında sanırım 30-40 dansçı, jimnastikçi vardı. Yaptıkları bütün danslar, giydikleri bütün kıyafetler şarkıların anlamlarıyla bağlantılıydı. Kocaman sahnenin arkasında ve barkovizyonlarda da MJ’in klipleri yayınlanıyordu. Böyle bir showu –neden show diye yazıyorum ki- şovu, böyle bir gösteriyi izlemekten çok mutlu oldum. İnsanların performansına, orkestraya, kıyafetlere, organizasyona, teknolojinin kullanımına ve tabi MJ’e hayran oldum.

Sonra eve geldim, internetten çalıştım. Şarkıların sözlerine baktım, geç oldu tabi. Gösteriyi izledikten sonra bağlantıyı kurmak kolay olmuyor. MJ’in çocuklar için, dünya barışı için neler yapmaya çalıştığını çok iyi anlattılar. Tabi bunlar zaten şarkıların içinde var. Belki de bu gösteri onu daha iyi anlayabilmemiz için tasarlandı, onun sahip olduğu ve aslında tüm insanlığın sahip olması gereken evrensel değerleri bu şov vesilesiyle anlatabilmek için. Her ne kadar dengesiz yönleri de olsa o değerli bir adamdı. Beyaz olmak istemesi, estetik ameliyatlar falan bana çok anlamsız gelmişti. Bu kadar iyi bir sese, kıvraklığa, yeteneğe ve akla sahip birinin sıradan olması beklenemez zaten. Bunun yanısıra hakkında çıkan çocuk tacizi v.s. şeylere inanmamıştım ben.

İnternette MJ’in ölümüyle ilgili ilginç tezler var, illuminati, beyaz eldivenler, ölmeden önce müslüman olduğu, öldürüldüğü, hatta ölmediği, şu anda yaşadığı falan gibi. Savaşa karşı duruşu, savaş politikalarını yeren şarkı ve kliplerini görünce acaba bu tezler doğru mu dedim kendi kendime.

Her ne olursa olsun MJ iz bıraktı ve gitti.

İlluminati deyince de Dan Brown geldi aklıma. Nerede bu adam acaba? Çok özledim romanlarını. Yoksa onun da başına bir şey mi geldi?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yine Tuba Ağacı

Tuba ağacı

Tarabya hakkında yazarken