Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yaprak günü

Resim
40 yaşıma kadar kişisel gelişim kitaplarını, yazılarını okumaktan, incelemekten, satırların altını çizmekten, not almaktan hep çok keyif aldım. Sanırım o yaşa kadar ihtiyacım vardı bunlara. Sonrasında bu tür yazıların ve kitapların yüzünü dahi görmekten hoşlanmadığımı fark ettim. O zamanlarda artık büyümüştüm sanırım. En son Stephen Covey’in “Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı”nı okuduğumu hatırlıyorum. Arkadaşlarımla da paylaşmayı pek severdim. Bir arkadaşım okuyup, geri getirdiğinde “nasıl etkili miyim?” diye sormuştu. Öyle kitap okumakla falan etkili olunmuyor tabi, arkadaşım haklıydı. Çocukların küçük olduğu bir dönem evde, mutfak masasında, 4 kişilik ailemizin katıldığı haftalık toplantılar organize ettim. Daha çok iletişim sağlamak, işte ve okulda yaşananları, okuduğumuz kitapları paylaşmak için. Bir de aile anayasası hazırladık. En önemlisi her hafta birimizi “haftanın aile bireyi” seçip, resmini vestiyerin yan tarafına asıp, onu neden haftanın bireyi seçtiğimizi belirten dav...

Özlem

Resim
Canım kızımla 16 Ağustos’ta Chicago O’hare Havaalanı’nda sıradaki onca insanın bakışları arasında ağlaya ağlaya, sarıla sarıla, birbirimizi görebileceğimiz her dakikayı kullanmaya çalışarak ayrılmıştık. Amerika’nın o sıkı güvenlik önlemlerine rağmen, ayakkabılarımızı çıkardığımız yere kadar, sıranın yanında gelmişti ağlamaktan şişmiş gözleriyle. Güvenlik görevlileri bir şey demediler bize. Sonrasında küçük kızımla New York’a gittiğimizde de neden bir hafta daha onun yanında kalmadım diye kızmıştım kendime. Yarın 19 Aralık ve evine geliyor kızım. İçinde bulunduğum ruh halini ve heyecanımı anlatmam kolay değil. Bu süre içinde her gün, whats app’tan defalarca yazıştık. Haftada bir kaç kez skype’tan konuştuk. Onu her gün, telefonunu çaldırarak ben uyandırdım. Ben çaldırıyordum, o kapatıyordu, kapatınca bir bayan sesi geliyordu telesekreterden “I’m sorry,...” diye. O bayan kim ise artık, Türkiye’den bir kadının her gün bir kaç kere kendisinin sesini duyduğunu tahmin ediyor mudur acaba...

Babalar

Resim
Babalar. Erkekler. Sanki kafalarında hep bir iş telaşı var gibi. Mesafeli. Sanki biraz soğuk ve bencil. Annelere göre evle, çocuklarla daha az ilgili. Farklı bir duruşları var onların. Şaşırtıcı bulduğum bir sükunetleri var, kızgınlık duyuyorum bu sakinliğe. Neden benim gibi telaşlı ve panik değiller. Kafalarının çalışma şekilleri mi farklı diye hep düşünmüşümdür. Uzak, sakin, mesafeli duruşlarının arkasında sakladıkları sevecenlik ve ilgi belki de kadınların hissettiklerinden daha fazla. Bunu gösterebilmeleri olanaksız bence. Doğanın onlara yüklediği hormonlar böyle olmalarını emrediyor. Acil durumlarda ortaya koydukları tavırdan, konuşma biçimlerinden bunu anlamak mümkün. Bir yazımda “ Sanırım bu dünyada çocuğunun yaşadığı sıkıntıları asla unutmayan, onun hayatının hep öyle gideceğini zanneden, üzülen, sakinleştirmeye ve çözüm yaratmaya çalışan tek varlık annedir” diye yazmıştım. Bu konudaki fikrim aynı, ama babalara haksızlık etmemek lazım. Onlar, daha farklı ve kesin, belki...

Eğitim

Resim
Benim Rokam Yeni Zelanda'da sürüş eğitimi almış şoför köpek Bugün gazetede bir fotoğraf gördüm. Yeni Zelanda'da kurtarma köpeklerine direksiyon eğitimi veriliyormuş. Köpekler önce tahta otomobillerde vites atma, fren, gaza basma, direksiyonu sağa ve sola döndürme eğitimi alıyorlarmış. Daha sonra kendileri için özel modifiye edilmiş gerçek otomobillerde araba sürüyorlarmış. Köpeklere 10 davranış öğretilip, onları birleştirmeleri sağlanıyormuş. Tabi 200 km hızla gitmiyorlarmış, çok yavaş bir hızla yol alıyorlarmış, olacak o kadar.  Direksiyon başındaki köpekle benim oğlumun benzerliği bir anda dikkatimi çekti. O sırada Amerika'daki kızımla whats app'tan yazışıyorduk, hemen haberin fotoğrafını çektim gönderdim. Aynı Roka.  Sonra aklıma o kadar çok şey geldi ki. Bahçeli bir eve taşındıktan sonra, kızlarım çok istediği için bir köpek almaya karar vermiştik. Taşınma öncesinde Göcek'te tatil yapmaya gittik. Kaldığımız otelin sahipleri bir köpek ve ke...

Tatile çıkmadan önce

Resim
Kızım yılbaşı tatili için Türkiye'ye geliyor. Hepimiz heyecan içindeyiz. Nasıl güzel bir duygu. Kardeşi gün sayıyor, ben örmekte olduğum kazağı bitirebilmek için didinip duruyorum. Bu kadar uzun sürelerde oturmak hiç bana göre değil, ilmek ilmek örgü örmek. Ankara'daki yakınlarıma "ah keşke burada olsaydınız, kolları ve önü de size verirdim, hemen bitirirdik" diyorum. Kafam yapacağım yemeklerin planlaması ile meşgul. Kızım da orada heyecan içinde. Bir yandan da finaller, projeler onu yoruyor, sıkıyor. Neyse ki çok az kaldı. Uzunca bir süre evde olmayacağı için, yola çıkmadan evvel yapması gereken pek çok şey var doğal olarak. Her zaman yazılı bir liste ile iş yapmayı, bavul hazırlamayı sever, bu bir alışkanlık oldu onda. Bavul hazırlama listeleri çok güzeldir, ben de yararlanırım. Bu sefer de, tatile çıkmadan önce neler yapması gerektiği konusunda bir liste hazırlama ihtiyacı duydu ve benden yardım istedi. Bu listeyi blogumda paylaşmak istiyorum, belki tatile gelecek ...

Yakın gözlük

Resim
Bir kaç sene öncesine kadar, üniversiteden arkadaşlarla özellikle de aynı şehirde yaşamadığımız arkadaşlarla kalabalık bir ekip olarak pek bir araya gelemiyorduk. Öncesinde, küçük gruplar halinde toplanıyorduk, çok yakın olanlar görüşüyorlardı. Artık, pek çok arkadaş emekli oldu, çocuklarımız büyüdü, çocuklarla ilgili koşuşturmalarımız azaldı, zamanımız var. Bir de tabi internet üzerinden mesajlarla, facebook’la birbirimize ulaşmamız kolaylaştı. Bir mesaj atıyoruz, herkes görüyor, hemen toplanılıveriyor. Her şeyden önemlisi de sanırım, 17-18 yaşında tanışıp, 5 yılını paylaştığın, altyapısı olan ve hiç bitmeyecek ilişkiler bu arkadaşlıklar. Uzun bir geçmişten, aynı yaşlarda olmaktan, benzer ortak konulara sahip olmaktan kaynaklanıyor bu durum. Menapoz, kemik erimesi, tiroid, kilo, boyun fıtığı, bel fıtığı, yaşlanan ebeveynler, bozulan gözler gibi ortak konular. Bu saydıklarım kadın arkadaşlarımızla paylaştığımız konular genellikle. Malum erkek arkadaşlar,  bazıları onları ilgilend...

İşini iyi yapmak!

Resim
1-) Bir mağazadaki satış danışmanı, görmek istediğiniz ayakkabının uygun numarasını getirmek için, o anda ilgilendiği başka bir müşterisi olmasına rağmen yardımcı oluyor. Gülen bir yüzle geri gelip ayakkabının numarasının kalmadığını, istersem farklı bir şubede olup olmadığına bakabileceğini söylüyor, bilgisayardan stoklara bakıyor, varmış. Tamam diyorum, benim bilgilerimi vererek diğer mağazadan ertesi gün alınmak üzere ürünü ayırtıyor.   O arada başka bir ayakkabı daha var ama aklım diğerinde, ertesi gün alırım diyorum, ayrılıyorum oradan. Biraz dolandıktan sonra, başka bir alışveriş merkezine gitmek düşüncesi zor geldiğinden mi, öbür ayakkabı da fena değil diye düşündüğümden mi, yoksa o canayakın ve sevimli genç bayan çok yardımcı olmaya çalıştığından mı bilemiyorum, o gün o ayakkabıyı almaya karar veriyorum.   Giriyorum, aynı ilgili ve şirin haliyle karşılıyor, ayakkabıyı alıyorum. Diğer mağazayı arıyor, adıma ayırtılan ayakkabı siparişini iptal ettiriyor. 2-) ...

Hippi mi, inek mi?

Resim
Teknolojinin her geçen gün hayatımızı kolaylaştıran nimetlerini kullanırken çok mutlu oluyorum. Zaman kazandırıyorlar, bedensel olarak yorulmayı engelliyorlar, daha çok iletişim sağlıyorlar, uzağı yakınlaştırıyorlar ve daha pek çok şey. Kendimi bildiğimden bu yana telefon gibi bir aletin sırrını anlamaya uğraştığımı hatırlıyorum, çok komplike bir sistemdi benim için. Bu merakım arabalar veya diğer makinelerin nasıl çalıştığı konusunda yoktu, özellikle telefonu anlamaya çalışırdım. Araştırdım, kendimce buldum çalışma sistemini. Kullandığımız bunca aleti ve aracı yaratan, bulan insanlara sonsuz saygı duyuyorum. Kızımla skype’ta konuşurken, onun yüzünü, hareketlerini görebilirken, bunca uzaklığımıza rağmen bizi yakınlaştıran bu buluşları yaratanlara teşekkür ediyorum. Her zaman da dünyada bu alanlarda yenilikler yapmaya çalışan yaratıcı insanlardan biri olmayı çok istedim. İnsanlığın yararına somut bir şeyler üreten insanlardan biri olmayı. Tabi bu saatten sonra olabilecek bir şey de...