Babalar


Babalar. Erkekler. Sanki kafalarında hep bir iş telaşı var gibi. Mesafeli. Sanki biraz soğuk ve bencil. Annelere göre evle, çocuklarla daha az ilgili. Farklı bir duruşları var onların. Şaşırtıcı bulduğum bir sükunetleri var, kızgınlık duyuyorum bu sakinliğe. Neden benim gibi telaşlı ve panik değiller. Kafalarının çalışma şekilleri mi farklı diye hep düşünmüşümdür.

Uzak, sakin, mesafeli duruşlarının arkasında sakladıkları sevecenlik ve ilgi belki de kadınların hissettiklerinden daha fazla. Bunu gösterebilmeleri olanaksız bence. Doğanın onlara yüklediği hormonlar böyle olmalarını emrediyor. Acil durumlarda ortaya koydukları tavırdan, konuşma biçimlerinden bunu anlamak mümkün. Bir yazımda “Sanırım bu dünyada çocuğunun yaşadığı sıkıntıları asla unutmayan, onun hayatının hep öyle gideceğini zanneden, üzülen, sakinleştirmeye ve çözüm yaratmaya çalışan tek varlık annedir” diye yazmıştım. Bu konudaki fikrim aynı, ama babalara haksızlık etmemek lazım. Onlar, daha farklı ve kesin, belki de direkt ve katı çözümler yaratmaya çalışıyorlar. Ama nedense genel olarak doğru oluyor çözümleri. Bu durumun en çok farkında olanlar, çocuklar, o güzel babaların çocukları.


Ben çok şanslıyım, çevremde hep böyle güzel babalar var. Olumsuz, şanssız örnekleri yok sayarak yazıyorum bunları. Keşke bu dünyadaki her çocuk bu büyük değeri hissedebilse, yaşayabilse. Bir baba, eğer evdekilere eziyet eden bir baba değilse ve hep evindeyse, başka ne olursa olsun çocuklar babalarını çok seviyorlar, anneler bunu kolay kolay kabullenemeyebilirler ama öyle.

Benim sevgili babacığım, “dedesi koruk yer, torununun yüzü ekşir” sözünü yaşamında düstur edinmiş, yaşadığı onca hastalıklarına rağmen canla başla, tüm dürüstlüğüyle çalışmış, bana göre çok çok özel bir insan. Şu anda 86 yaşında. Ankara’da kendi evinde yalnız yaşıyor. Kış dönemlerinde evden sadece Cuma günleri, namaza gitmek için çıkıyor. Yaz dönemlerinde birer ay kızlarında kalıyor, tatil yapıyor. Bir yardımcısı var, ona 4. kızım der. Onun varlığı, kişiliği de bizim için büyük şans. Anacığıma da bakmıştı. Babamın evini çekip çeviriyor, alışverişini yapıyor, doktora götürüyor, ilaçlarını yazdırıyor. Sohbeti tatlı, babamın misafirleriyle ilgileniyor. Ankara’da yaşayan ablam babamın en büyük desteği. Büyük ablam ve ben telefonla sık sık arıyoruz onu. Ara sıra “annen iyi ki doğurmuş seni” diyor bana, çok mutlu oluyorum. Akşamları yalnız, televizyon izliyor, özellikle müzik programları. Hele Kapın her çalındıkça, o mudur diyeceksin, beni kaybettin artık, sen çok bekleyeceksin, hele bir yalnız kal da, nasılmış göreceksin, beni kaybettin artık, sen çok bekleyeceksinşarkısında ya da başka şarkılarda rahmetli annemi ve iyisiyle kötüsüyle birlikte geçirdikleri 56 yılı hatırlayıp ağlıyor. Akşamları aramışsam, telefonu açıp kulağına götürene kadar, telefon televizyonun yanında olduğu için, hareketleri de yavaşladığından, ne izliyor ya da dinliyorsa ben de ortak oluyorum o saniyelerde. Çok şükür aklı başında, sağlığı yerinde ve hayata çok bağlı, sosyal bir insan.



Mahalledeki herkes onu tanır, sever. Bazılarına borç verir. Geleni gideni hiç bitmez. Annemi kaybettikten sonra, 4. kızı da dahil çocukları daha çok hayatının merkezine oturdu. Torunlarının nasıl oldukları, neler yaptıkları, bizler, damatları, hepsini ayrı ayrı daha çok soruyor ve ilgileniyor. En önem verdiği ve en hoşlandığı görev dua etmek. Ben bu pozitif enerjiye mi desem, dualara mı desem çok inanıyorum. Hele ki babam gibi inanan ve dünyanın belki de en dürüst, en sağlam adamından çocuklarım, ailem için dua etmesini istemek en doğru şey diye düşünüyorum. Çünkü yürekten seviyor bizleri ve görevini de yürekten yapıyor. O da benden bir dua istiyor, “Allah beni yataklara düşürmesin, yataklara düşüp de kapılara baktırmasın, ayaktayken, aklım başımdayken olsun, ne olacaksa” diyor. Bu laflar beni çok üzüyor.



Yaşamdaki döngüler sürüp giderken, ilkbahar yaza, sonbahar kışa dönerken, anamın dediği gibi “ılıya ılıya yaz, soğuya soğuya kış gelir”ken, hayatlar da böyle gelip geçerken belki bir şey anlamıyoruz. Babacığım da yaşamının yaz ve sonbahar döneminde, hayatın koşturmacasından ve getirdiği sorumluluklardan belki de, bize duyduğu yoğun ilgi ve sevgiyi hiç bu denli anlatamamıştı. Ama hep en naif haliyle ilgili ve sevgi doluydu, bunu şimdi anlıyorum. Şimdiyse o kadar açık bir biçimde hissettiriyor ki. Uzun ve sağlıklı bir ömür geçirsin ve her gün onunla konuşayım istiyorum. Her şey için teşekkür ediyorum babacığım.

Yorumlar

Figen dedi ki…
Canım kardeşim ne güzel yazmışsın. Okurken bazen güldüm bazen ağladım.Babamın benim geideceğim günkü hazırlıkları banyo sonrası duaları....Allahım ona sağlıklı uzun ömür versin duaları üzerimizden eksik olmasın. Gerçekten seni iyi ki dünyaya getirmişler. Hepimiz için mutluluksun. Seni çok seviyoruz...
Adsız dedi ki…
Ablacığım teşekkür ederim. Ben de sizi çok seviyorum

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yine Tuba Ağacı

Tuba ağacı

Tarabya hakkında yazarken