Kayıtlar

Kasım, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yakın gözlük

Resim
Bir kaç sene öncesine kadar, üniversiteden arkadaşlarla özellikle de aynı şehirde yaşamadığımız arkadaşlarla kalabalık bir ekip olarak pek bir araya gelemiyorduk. Öncesinde, küçük gruplar halinde toplanıyorduk, çok yakın olanlar görüşüyorlardı. Artık, pek çok arkadaş emekli oldu, çocuklarımız büyüdü, çocuklarla ilgili koşuşturmalarımız azaldı, zamanımız var. Bir de tabi internet üzerinden mesajlarla, facebook’la birbirimize ulaşmamız kolaylaştı. Bir mesaj atıyoruz, herkes görüyor, hemen toplanılıveriyor. Her şeyden önemlisi de sanırım, 17-18 yaşında tanışıp, 5 yılını paylaştığın, altyapısı olan ve hiç bitmeyecek ilişkiler bu arkadaşlıklar. Uzun bir geçmişten, aynı yaşlarda olmaktan, benzer ortak konulara sahip olmaktan kaynaklanıyor bu durum. Menapoz, kemik erimesi, tiroid, kilo, boyun fıtığı, bel fıtığı, yaşlanan ebeveynler, bozulan gözler gibi ortak konular. Bu saydıklarım kadın arkadaşlarımızla paylaştığımız konular genellikle. Malum erkek arkadaşlar,  bazıları onları ilgilend...

İşini iyi yapmak!

Resim
1-) Bir mağazadaki satış danışmanı, görmek istediğiniz ayakkabının uygun numarasını getirmek için, o anda ilgilendiği başka bir müşterisi olmasına rağmen yardımcı oluyor. Gülen bir yüzle geri gelip ayakkabının numarasının kalmadığını, istersem farklı bir şubede olup olmadığına bakabileceğini söylüyor, bilgisayardan stoklara bakıyor, varmış. Tamam diyorum, benim bilgilerimi vererek diğer mağazadan ertesi gün alınmak üzere ürünü ayırtıyor.   O arada başka bir ayakkabı daha var ama aklım diğerinde, ertesi gün alırım diyorum, ayrılıyorum oradan. Biraz dolandıktan sonra, başka bir alışveriş merkezine gitmek düşüncesi zor geldiğinden mi, öbür ayakkabı da fena değil diye düşündüğümden mi, yoksa o canayakın ve sevimli genç bayan çok yardımcı olmaya çalıştığından mı bilemiyorum, o gün o ayakkabıyı almaya karar veriyorum.   Giriyorum, aynı ilgili ve şirin haliyle karşılıyor, ayakkabıyı alıyorum. Diğer mağazayı arıyor, adıma ayırtılan ayakkabı siparişini iptal ettiriyor. 2-) ...

Hippi mi, inek mi?

Resim
Teknolojinin her geçen gün hayatımızı kolaylaştıran nimetlerini kullanırken çok mutlu oluyorum. Zaman kazandırıyorlar, bedensel olarak yorulmayı engelliyorlar, daha çok iletişim sağlıyorlar, uzağı yakınlaştırıyorlar ve daha pek çok şey. Kendimi bildiğimden bu yana telefon gibi bir aletin sırrını anlamaya uğraştığımı hatırlıyorum, çok komplike bir sistemdi benim için. Bu merakım arabalar veya diğer makinelerin nasıl çalıştığı konusunda yoktu, özellikle telefonu anlamaya çalışırdım. Araştırdım, kendimce buldum çalışma sistemini. Kullandığımız bunca aleti ve aracı yaratan, bulan insanlara sonsuz saygı duyuyorum. Kızımla skype’ta konuşurken, onun yüzünü, hareketlerini görebilirken, bunca uzaklığımıza rağmen bizi yakınlaştıran bu buluşları yaratanlara teşekkür ediyorum. Her zaman da dünyada bu alanlarda yenilikler yapmaya çalışan yaratıcı insanlardan biri olmayı çok istedim. İnsanlığın yararına somut bir şeyler üreten insanlardan biri olmayı. Tabi bu saatten sonra olabilecek bir şey de...

Kızımın notları

Resim
Bu yazıyı yazmaya başlamadan önce çocukların bilişsel gelişimi üzerine bir iki yazı okudum. Bana çok karmaşık göründü yazılanlar. Bilim adamları bu konu üzerinde çok araştırmışlar, deneyler yapmışlar, yazmışlar, pek çok bilimsel açıklamalar var bu konuda. Anlatacağım konuyu özetleyen bir kaç alıntı yapmak istedim, gördüm ki beni aşan şeyler hepsi ve vazgeçtim buraya almaktan. Büyük kızım, 6 yaşındayken okuma yazmayı kendiliğinden öğrendi. Uyumadan önce okuduğumuz kitapların bazılarını çok sever, her akşam aynılarını okumamızı isterdi, ezberlemişti bu kitapları. Bir yerinde farklı okuma yaptık mı, hemen araya girer ve düzeltirdi. O zamanlar, "Edi ile Büdü" serileri vardı, renkli, komik, şirin kitaplardı. Özellikle bu kitapları ezberlediği, harfleri tanıdığı için okumayı söktüğünü tahmin ediyorum. Okumadan sonra da günün birinde yazabildiğini keşfetti yavrucuk. İşte o zaman kendini tutamadı ve başladı yazmaya, nasıl bir güven ve hakimiyet duygusuyla yazıyordu yazılarını, daha...

Yaratıcılık

Resim
İnsanoğlunun, daha geniş düşünürsek, hayvanların da bitkilerin de, en önemli özelliği kendi tarzına göre bir ürün, bir hizmet, bir davranış şekli, bir zevk, düşünce biçimi, göze, kulağa, buruna, tene hitap eden bir şeyler yaratabilmek. Benim köpeğimin bile bir yaratıcılığı var, kapısını açtığımızda deli gibi fırlayarak, basamakları çıkmadan hoooop diye hepsinin üzerinden atlayıvermesi, hızla koşup fren yapması, sonra da yanıma gelip hiç hareket etmeden kendini sevdirmesi gibi bir tarzı var, biliyorum onun davranış kalıbını artık. Bizi mutlu etmek için yarattı  bu hareketleri. Blogumun ana konusu büyük kızım ve onun master yapmasıydı, bu konudaki gelişmelere pek yer veremedim. Ayrılığa, derslere, işe, ofise, çevresine alışma süreci hala devam ediyor. O da , biz de başlangıca göre daha iyiyiz. Aralık ayında gelecek, bir ay kaldı. Hem master dersleri alıyor, hem de araştırma asistanı olarak çalışıyor. Hem projeleri var, hem ödevleri. Zaten çocuğum gurbet ellerde tek başına ada...

Sepetim

Resim
Gazetelerde çok beğendiğim yazıları, yemek tariflerini kesip, biriktirdiğim bir sepetim var. Bu sepet 6 ayda bir tepeleme dolar. Bir ara tasnifleme ve dosyalama yapmaya başladım. Fena da gitmiyordu. Son zamanlarda boşladım bu işi ve yine taşmaya başladılar. Sepetimde neler yok ki; en altta alıp adeta kolleksiyon yaptığım ve pek fazla incelediğimi söyleyemeyeceğim briç kitapları, Feng Shui başucu kitabım, yine bir gazete eki olan “Yüz Yogası” kitabım, kızımın okulunun “Öğrenci ve Veli El Kitabı”, her an okunabilir diye kitaplığa gitmemiş ama pek de okunmayan iki kitap (Sağlıkla ilgili olan Cahillikler Kitabı  ve Orhan Pamuk’un “Saf ve Düşünceli Romancı” kitabı), bir tane sağlık dergisi ve turuncu kapaklı sunum dosyası.   İşte bu dosyanın içindekiler çok güzel. Öncelikle çeşit çeşit yemek tarifleri, gazeteden kesilmiş ya da küçük kitapçıklar halinde olanlardan. Her ne kadar internet yemek tarifi konusunda harika bir kaynak olsa da bu ekler, kupürler benim için vazgeçilm...