Sepetim
Gazetelerde çok beğendiğim yazıları, yemek
tariflerini kesip, biriktirdiğim bir sepetim var. Bu sepet 6 ayda bir tepeleme
dolar. Bir ara tasnifleme ve dosyalama yapmaya başladım. Fena da gitmiyordu.
Son zamanlarda boşladım bu işi ve yine taşmaya başladılar. Sepetimde neler yok
ki; en altta alıp adeta kolleksiyon yaptığım ve pek fazla incelediğimi
söyleyemeyeceğim briç kitapları, Feng Shui başucu kitabım, yine bir gazete eki
olan “Yüz Yogası” kitabım, kızımın okulunun “Öğrenci ve Veli El Kitabı”, her an
okunabilir diye kitaplığa gitmemiş ama pek de okunmayan iki kitap (Sağlıkla ilgili
olan Cahillikler Kitabı ve Orhan Pamuk’un
“Saf ve Düşünceli Romancı” kitabı), bir tane sağlık dergisi ve turuncu kapaklı
sunum dosyası.
İşte bu dosyanın içindekiler çok güzel.
Öncelikle çeşit çeşit yemek tarifleri, gazeteden kesilmiş ya da küçük
kitapçıklar halinde olanlardan. Her ne kadar internet yemek tarifi konusunda
harika bir kaynak olsa da bu ekler, kupürler benim için vazgeçilmez şeyler.
Rahmetli Prof. Dr. Arman Kırım’ın yemek tarifleri de var aralarında. Hani dünya
mutfaklarından örnekleri uygular ve yayınlardı ya, bir kısmını denemiştim. Creme Brule gibi. Hatta yemek kursunda öğrendiğim
kesme şekillerinden bahsetmiştim daha önce, Brunuaz, Mirpua, Matinyon, Makeduan, Vişi, Jardinyar,
Prentanyar gibi,
bu isimleri google’da araştırayım dedim. Karşıma Arman Kırım’ın bir makalesi
çıktı. “Şef okulunda zıplatma teknikleri” başlıklı bir yazısı. Linkini
veriyorum.
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=5218876&yazarid=123 Meğer o da
yemek kursuna gitmiş. Arman Hoca’yı her zaman rahmetle anacağım, onun sunumları
bir başkaydı, hele ki bir dönem bir kaç kez altını çizerek defalarca okuduğum “Mor
İneğin Akıllısı” kitabı, Türkiye’nin en çok satan iş kitabı olmuştu. Çok yararlanmıştım ve kendi sunumlarımda, iş uygulamalarımda esinlenmiştim. Sonra
Lütfi Kırdar’da bir kongre sırasında onun tüm kitaplarını, evde olsa bile
tekrar seri olarak almıştım. Çok değerli bir insandı. Türk yemek kültürüne
katkısına ve bu yemeklerin dünya yemekleri arasında öne çıkması için
gerçekleştirdiği tüm çabalara teşekkür ediyorum. Öğrencisi olamadım ama
sunumlarını izleme şansına kavuştum. Ruhu şad olsun.
Bu dosyadan çıkan
bir başka güzel makale “Mutluluğun en az yarısı sizin elinizde”. 8 Ocak 2012’de
Hürriyet İK’da yayınlanmış. Yazarın adı yok. Bu yazıdan etkilenerek, salonda
eşyaların yerini değiştirmiştik, gerçekten çok iyi gelmişti bize. Bir başkası “Sonbahar
depresyonundan çıkış bu taraftan” diye bir yazı. 4 Ekim 2011’de Haber Türk’te
yayınlanmış, Pınar Erbaş’ın yazısı.
Olmazsa olmaz,
detoks listeleri de var tabi dosyada. Uygulanmayı bekliyorlar. Ailecek, arkadaşlarla yaptığımız Malta seyahatinde topladığım broşürler ve bir gazete var. Malta hakkında bir yazı yazmak istemiştim, henüz olmadı. New York'ta yapılması ve görülmesi gerekenler konusunda bir kaç yazı var, hepsini sırasıyla yaptık, gördük, çok işe yaradılar. Bir de Makro Center'ın aylık broşürlerinin içinde mutlaka her zaman 4 adet yemek tarifi olur.
Broşürden kolayca yırtılarak çıkarılır ve ince uzundur. En azından 5 yıldır
biriktiriyorum onları ve kendi boyutuna uygun bir kravat kutusunda saklıyorum.
Bu saklama işi bir hastalık mı acaba diye düşündüm birden bunları yazarken. Yok
canım seçiciyim, o kadar da değil. Zaman zaman bu sepet temizleniyor sonuçta.
Internet arşivinde
aradım ama bulamıyorum, Radikal 2’de çıkmıştı bir zaman, ergenlikle ilgili,
harika ve komikti. Küçük kızımın ergenlik triplerinin had safhada olduğu
günler, adeta onu anlatıyordu. Sanırım kızıma verdim ve dosyada yok. Bu arada geçen
hafta Prof. Dr. Kültegin Ögel’in “Teknolojinin iki yüzü, zorunululuk mu,
bağımlılık mı?” konulu bir seminerini izledim. Web sayfası çok iyi. www.ogelk.net Ergenle iletişim ve
pek çok şeyle ilgili bilgi alınabilir.
Bir de Radikal’de 13
Eylül 2007’de yayınlanmış “Doğal Tıbbın Gücü” dizisinin 5. Bölümü var, hepsi
var da bu 5. Bölüm beni çok ilgilendirmişti. Diziyi Hatice Yaşar hazırlamış.
Yazı, aromatik yağlarla ilgili, bergamot ruhsal ve bedensel denge sağlıyormuş
mesela. Yazıyı arşivde buldum, linkini veriyorum.
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=232774 Bu yazıyı
okuduğumda henüz emekli olmamıştım, yani vaktim az. Yanlış hatırlamıyorsam,
iznim vardı ve kış döneminde evde dinlenmek için kullanmıştım o izni, zaten kafamda da emeklilik planları.
İnternetten araştırdım, bu aromatik yağları çoğunlukla Bulgaristan’dan ithal
eden Eminönü’nde yerleşik birini buldum, telefonla iletişime geçtim,
seçtiklerimi bildirdim, ücretini banka havalesiyle gönderdim, kargoyla eve
gönderdi. Bence adam işinin inceliklerini çok iyi bilen, iyi bir satıcıydı. En
az 10 çeşit aromatik yağ seçmiştim, 3 çeşit de masaj yağı. Yastıkların köşesine
rahatlatması için lavanta sürdüm. Büyük kızım ÖSS’ye hazırlanıyordu, odasına
kaloriferin üstüne limon, fesleğen, bergamot yağlarını metal bir kapta birleştirip
koyardım. Salona greyfurt, limon, küçük kızımın odasına greyfurt, yasemin
kokuları. Ne çok uğraşmıştım. Şimdi hala şişelerinde kalmış olan yağlar topluca
bir kutuda ve bir dolabın içinde duruyorlar ve dolabı açtığımda mis gibi
kokuyorlar. Artık, bu tür yağlar her yerde satılıyor gördüğüm kadarıyla. Olumlu
etkisi olduğuna inanıyorum. Binlerce yıllık deneyimlerin getirdiği uygulamalar
bunlar. Ben yine başlayayım bu işlere.
Aslında bu yazıda, “Yaratıcılığı
Geliştirmenin 25 Yolu” başlıklı yine sepetimde duran bir yazıdan bahsedecektim.
Bir sonraki yazımda artık.
Yorumlar