Öğrenmenin Yaşı Yok


Küçük bir çocukken mandolin çalmayı çok istemiştim, kursa gidebilmek için annemi babamı ikna etmeye çok uğraştım. Çok iyi hatırlıyorum, yeşil renkli mika bir cetvelin üzerine lastikler geçirip bir müzik aleti yapmış ve onları tıngır tıngır çalmıştım ve artık herhalde dayanamamışlardı o halime ve kursa göndermişlerdi. Eski ilkokul binasındaki müzik odasında ders veren sevgili müzik hocam Yavuz öğretmen beni notalarla tanıştırdı. Bana kocaman ellerimdeki uzun parmaklarımla gitar çalabileceğimi söylemişti. Çok kibar birisiydi, tabi ellerin kocaman dememişti. Ne yazık ki müziğe olan ilgim mandolinle beş altı parçayı çalmayı başarana kadarmış. Devam etmedim.


Emeklilikten sonra, bağlama çalmayı çok istedim. İlk müzik kursumdan bu yana aradan geçmiş tam 35 yıl. Bir bağlama alıp başladım, sekiz ay her haftasonu, kızım SBS kursuna giderken, ben de yarım gün bağlama kursuna gittim. Çalabiliyordum. O yaz boyu çalışmalarım devam etti, babama dedemin türküsü “Hey 15’li”yi , ablalarıma “Ordu’nun Dereleri”ni çaldım acemice. Ama hep teşvik ettiler beni. Son bir senedir elime alıyorum ama akordunu beceremediğim için gelen sesler rahatsızlık verdiğinden çalamıyordum. Bugün kararlıydım, bu akord işini halledecektim. İnternet sağolsun, bilgisayarıma AP Guitar Tuner diye bir program yükledim, kolayca akord ettim.

Ama bilinçaltımın beni şaşırttığı bir şey yaşadım. Akordlu sazımla çalmak istediğim parçanın notaları yerine, beynim ellerimi neredeyse 40 yıl önce Yavuz Hoca’nın öğrettiği bir şarkıyı çalmaya yöneltiyordu. Do mi sol mi mi sol mi mi re re, do mi sol la... Kulağımda da şu sözler: Dostluğun biz sevgisiyle, toplandık her an burda, bu sevgi bağı kopmaz hiç. Bu şarkıyı da hep düşünmüşümdür. Dostluk günü gibi bir şey için yazılmış bir şiir galiba, çocuk şarkısı olarak bestelenmiş. Amacı çok güzel, çocukları küçük yaştan itibaren hayat boyu hiç bitmeyecek insan ilişkilerinde güzel düşünmeye sevk etmek. Ama yine de bir çocuk şarkısı olarak garip gelir hep bana. Çocuk ne anlasın dostluktan. Neyse artık Aşık Veysel'imin "Uzun ince bir yolu"nu çalıyorum çok şükür, kavuştum sazıma. Çok mutlu oldum. 

Büyük kızım müziğe ilgiliydi. 4-5 yaşında Sezen Aksu’nun o güne kadar çıkmış bütün şarkılarını ezbere bilir söylerdi. Sonra Tarkan hayranlığı başladı tabi. Altı yaşındayken izlediği bir klibinden etkilenerek, mutfakta bana hayretlerle izlediğim bir Tarkan şovu yaptı. Bir gömlek giymiş, düğmelerini iliklememiş. Elinde mikrofona benzer bir şey. Şarkısını söyledi, dans etti. İnanılmaz başarılıydı. “Oynama şıkıdım şıkıdım”dı galiba şarkı.
Bu çocuğumu müziğe devam ettirmeliydik. İlkokuldayken her haftasonu Beyoğlu’na Akademi İstanbul’a taşındık, piyano öğrendi. Sonra gitar dedi, Beşiktaş’ta kediyi çok seven, evi kedilerle dolu, gittiğimizde evinde koltuklara yayılmış kediciklerden beklemek için oturacak yer bulamadığımız çok deneyimli bir hocaya gittik aylarca, belki de yıllarca. Liseye geldiğinde aklı fikri baterideydi, gitti ona da. Sonra bıraktı hepsini. Küçük kızımın hiç öyle merakları olmadı, futbol dışında.  Ama görüyorum ki, her ikisi için de şu anda herhangi bir enstrüman çalmasalar da, müzik hayatlarında çok önemli bir yer tutuyor. Çok iyi, seçici birer dinleyiciler. Büyük kızım  şimdi Amerika'da salsa kursuna başladı. O biraz bana çekmiş galiba.


Son iki yıldır briç kurslarına gidiyorum. Çok seviyorum ama onda da mandolinde, bağlamada olduğu gibi pek iyi değilim, idare eder. Brici oynamaya devam ediyorum, ders almaya da devam. Bu arada dün itibariyle yemek kursuna başladım. Babam “yeter kızım artık” dedi bugün telefonda. Bu benim yay burcunun özelliği midir nedir, hiç bir konuda kendini yeterli hissetmemek, yeni bir şeyler öğrenmek istemek. Yemek kursu “Gastronomi” konusunda teorik dersle başladı. Bilmediğim, yeni öğrendiğim o kadar çok şey varki. Aslında, hayatımın yarısında ben devamlı yemek pişirdim. Fena da değil ama neden daha iyi olmasın, neden daha çok püf noktasıyla lezzetli, şık görünümlü, sağlıklı yemekler pişirmeyeyim? Yıllarca uyguladığım ama uluslararası adlarının Brunuaz, Mirpua, Matinyon, Makeduan, Vişi, Jardinyar, Prentanyar gibi afili  isimlerinin olduğunu bilmediğim kesim şekillerini yeniden öğrenmek çok güzel. 

Yorumlar

Bu yazını çok beğenerek okudum. Özellikle müzik maceranı... Aynı ben dedim...
Ben ilkokulda iki sene mandolin kursuna gitmiştim, rahmetli annem de çok güzel mandolin çalardı, dedem de keman.Ama ben mandolin çalamadım:( Üniversitede saz kursuna, Yapı Kredi de çalışırken de Gitar kursuna gittim. Yok, olmadı...

Yay burcu ve kurslar konusun da ise kesinlikle haklısın:)))
Nurgül Erdoğan dedi ki…
Teşekkür ederim. Bizim jenerasyonun özelliği mi acaba, özellikle bir enstrüman çalma konusu? Yay burcu, sen de mi? Süper.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yine Tuba Ağacı

Tuba ağacı

Tarabya hakkında yazarken